Kayıtlar

2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Umut

Resim
"Umut güzel bir şeydir hatta en güzel şeydir ve güzel şeyler asla ölmez." Esaretin Bedeli adlı filmden. "Son ölen hep umut olur." Rus atasözü

Sanayi

Resim
"Yirminci yüzyıl özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra, birlik ve çokluk çağıdır. ...bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, bir giyim biçimine, bir yaşantı biçimine, bir sosyal ilişkiler biçimine; bir siyaset, idare ve devleti ilgilendiren form biçimine ve bir harcama biçimine doğru yöneldiğini görürsünüz. Niçin? Çünkü yaşam sanayileşmektedir. Sanayinin, temelde bütün milletleri, kökleri ve çeşitlilikleri tek tip kılma özelliği vardır." A. Ş. 40 yıl kadar önce bir sosyoloğun sözleri... Doğru söze ne denir. Fotoğraf : Sanayi Devrimi, Şafak Tortu

Mutluluk

Resim
"Mutluluk küçük şakalardır." diyordu bi kola afişinde... (Kaka kola :) ) Bence mutluluk eksikleri görmemektir, bu eksiklikler dünyasında. Öyle bir dünya ki mutluluğun bizzat kendisi dahi o kadar çok parçadan oluşuyor ki, daima bir kaçı eksik...

Adam olmak

Resim
Bu sabah… Saat 7.20 civarı. İşe gitmek için otobüs bekliyorum. İlerdeki okulda öğrencileri pazartesi töreni için hizaya sokmaya çalışan öğretmenin mikrofondan gelen sesi: "Adam olamadıktan sonra, insan olamadıktan sonra, ne olursan ol!” Yoruma hacet yok. Ha sorulabilir tabi adam olmak nedir? Sıraya girmek mi? Hizada olmak mı? O ayrı bir tartışma konusu.

Ne Garip

Resim
Ne gariptir… En yakınınızdaki insanlara söyleyemezsiniz de, ilk defa gördüğünüz veya bir kaç kez konuştuğunuz insanlara, içinizi rahatlıkla döküverir, en derin hayallerinizi anlatıverirsiniz. Her işimiz böyle çelişkili olmak zorunda mı? Neden yakınlaştıkça, aslında uzaklaşıyoruz? Bu, bu çağa mı özgü, yoksa insanın doğasında mı var? En küçük veya en büyük “değişim”ler, açılımlar için ille de devrimsel hareketler mi gerekiyor? Tamam, son cümleyi buraya bağlamak garip durdu, kabul ediyorum.

Kadife & Arı

Resim
Çektiğim ilk güzel fotoğraf. Bahçemizdeki kadife çiçeğinin üzerinde yakaladığım bir arı. 2007 yaz sonu.

Malcolm X'ten...

Resim
Gözlerimizi oymuşlar şimdi de göremiyoruz diye bizi kınıyorlar. * Evet ben aşırıyım; çünkü benim halkım, bu ülkede aşırı derecede kötü durumda!

Gönül

Resim
Allah selametlik versin, çok hoş sözleri vardır dedemin. Yeni hayat tarzı, dedelerden-ninelerden öğütler almayı unutturuyor sürekli bize. Umarım bu durumumuzu kırmak için küçük bir vesile olur. "Gönlün sığdığı yere hiç bir şey sığmaz."

To be...

Resim
TO BE IS TO DO (Sokrates) TO BE OR NOT TO BE (Shakespear) TO DO IS TO BE (Jean - Paul Sartre) DO BE DO BE DO (Frank Sinatra) (Bi sitede bir üyenin imzasında rastladım ve paylaşmak istedim. Resimdeki ile metin uyuşmuyor ama olsun :) )

Hüsrân

Resim
Âkif okumak başka bir şey... Zaten Safahat sadece bir şiir kitabı değil. Merhumun sanata vakti olmadı hiç, yani cümlelerini süslemeye... Davaya hizmetti tüm şiirleri, İslam davasına... O kısıtlı vakitler de bile yine de büyük bir şair olduğunu gösterebilmiştir. Bu ülkenin insanları bu ülkenin tarihini bir de onun şiirlerinden okumalı. Aşağıdaki şiir bu coşkun şairin Mısır hayatında yazdığı en hüzünlü ve melankolik şiirlerinden. Neydi onu bu karanlığa gark eden ya da kimlerdi? HÜSRAN Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı, İslam'ı uyandırmak için haykıracaktım. Gür hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak, Ben zaten uzunboylu düşünmekten uzaktım! Haykır! 'Kime, lâkin? Hani sâhibleri yurdun? Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım; Feryâdımı artık boğarak, naş'ını tuttum, Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım. Seller gibi vâdîyi enînim saracakken, Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım. Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz; İnler '

Otobüs Beklerken...

Resim
Kalem beni biraz uğraştırdı ama sonunda yazmaya başlayabildim. Ne garip. Bu yazıyı yazdığım defteri işim bitince çöpe atıcam; ama sanki buraya da kalemle yazıyormuşum gibi bi hava var üzerimde. Her neyse, konumuz bu değildi. Şu an mahalle camimizin hemen önündeki durakta otobüs bekliyorum. Cami bahçesine bir kaç lise genci girdi az önce. Allah'ın biz insanlara lutfettiği konuşma yeteneğini en iğrenç şekilde kullanmaya ve kim bilir kaç liralık cep telefonlarından en kötü arabesk müzikleri dinle(t)meye başladılar (Halbuki o kadar güzel arabaskler var. Cidden). Ne kroluktur ya Rabbi. Hadi grup halindeyken neyse de bunu tek başınayken yapanlara uyuz olurum. Her neyse. Ağızları bozuk, iki kelimeden biri küfür... Tuhaf bi vurgu veriyor, cümle sonlarındaki küfür :) Bu mahluklarla aynı cins olmam dışında kişisel olarak ortak bir şeylerimiz var mı diye düşünürken içlerinden biri şöyle dedi: "La oğlum, âşık oldum la a.... k..... Adı da Tuğba" İyi, dedim kendi kendime. Hiç de

Yorumsuz

Resim
Aktütün saldırısından sonra...

Daha Baştan Sakat!

Resim
Bilindiği gibi dünyanın en büyük deneyi Cern'de yapılmaya başladı bir ay kadar önce. Sonuçlarını almak seneler sürecek ama internette gezinirken ilginç bir şey buldum. Deneyde kullanılan çarpıştırıcının yanında ilginç bir şahsiyet var ki deneyi daha baştan sakatlıyor. Oyunseverler yakından tanır :) Crazyshark'a teşekkürler

Kelebek

Resim
Bi program seyrediyordum. Bir yorum: "Kelebeklerin ömrü 1 günmüş ama kelebekler ömür boyu mutlu yaşarmış." Uzun konuşmalar, yorumlar, cümleler; fonksiyon itibariyle, genelde kısalardan zayıftır. O yüzden ben de kısa kesiyorum.

Artık Yok

Resim
Geçenlerde kardeşim ısrarla söyleyince farkettim. Tam 17 senedir her eylülde bizi saran okul telaşı artık yoktu. İkimiz de fakülteden mezun olmuştuk. Tuhaf bir durum. Her ne kadar bazen özlesem de artık bittiğine seviniyorum. Tabi çok geçmeden bir iş bulabilirsem sevincim tamamlanacak. İşsiz beklemek kadar kötü bir şey olmasa gerek.

Martin Luther - Bir Rüyam Var (I have a Dream)

Resim
Batı kültürü farklılarla barışık değildir. Halen siyah zülmünü haberlerde görebiliyoruz, kendimizi kandırmayalım. Bu anlayışlarını diğer kültürlere de bulaştırıp kendilerine fayda sağlamak istiyorlar. Yeni "zenci"ler üretiyorlar. Yeni kavgalar... Bunun illa bir program dahilinde yapılmasına gerek yok. Sürekli toplama, tüketme hırsının doğal sonucudur bu. * Martin Luther King 15 Ocak 1929'da ABD'nin Atlanta şehrinde dünyaya geldi. Kısa süren yaşamı boyunca zorlukları, acıları ve başarıları birlikte yaşadı. 25 defa tutuklandı, 4 kez suikasta uğradı, 1963'de Times dergisi tarafından yılın adamı seçildi, 5 adet onur ödülüyle mükâfatlandırıldı. Sözleri ve şiddet içermeyen mücadele yöntemi sadece siyahlar için değil, tüm sömürülen ve ezilen toplumlar için bir model oldu. 35 yaşında özgürlük mücadelesi bayraktarlığının bir simgesi olarak, Nobel ödülü kazandı ve yaklaşık 54,123 dolarlık ödülü kabul etmeyerek, insan hakları örgütlerine bağışladı. 1948 yılında li

Animatör ve Animasyon Kapışması

Ünlü kapışmanın 2. bölümü de varmış. Yeni öğrendiğim için ilkiyle birlikte paylaşmak istedim. İlk bölüm, sadece deviantart'ta yaklaşık 6 milyon kez izlendi (şimdilik). Pişman olmayacaksınız. Animator vs. Animation Animator vs. Animation by * alanbecker on deviant ART Animator vs. Animation 2 Animator vs. Animation II by * alanbecker on deviant ART

Algılayış Biçimi

Resim
(1 Mayıs 2007) İnsanın eşyaya bakış açısı, kendisini mülkiyetin "mutlak sahibi" gibi görmesi; iktidarı kullanmaktan tabiat kaynaklarından faydalanmaya, nefes almaktan/alabilmekten sevgi duymaya kadar her şeyi ama her şeyi bir sermaye şeklinde idrak etmesi ve bu durumun yaygın, etkin bir hâle gelmesi sonucunda tabii olarak sömürgecilik, kölecilik, soykırımlar, katliamlar, iç karışıklıklar, açlık, fakirlik gibi binlerce çeşit sorun ortaya çıkmış ve hepsinden önemlisi dünya/tabiat, bu mutlak mülkiyet anlayışı sonucu hayal edilemeyecek düzeyde tahrip edilmiş, yok olmaya başlamıştır. Bu durumda hiç bir anlaşma, protokol, karar vb. bu gidişatı değiştiremeyecektir. Gerekli olan, hâlâ nefes alınabiliyorken, bu algılamanın değişmesidir. Yani hiç bir şeyin aslında bize "ait" olmadığının farkına varılması ve başkasının malı nasıl kullanılıyorsa her şeyin öyle "kullanılması".

Büyümemizi İstemiyorlar!

Resim
(30 Mart 2007) Birileri büyümemizi istemiyor. Bize sürekli ergenlik kültürünü pompalıyorlar. Çünkü eğer "büyürsek" zulüm çarklarına, yalan sistemlerine çomak sokabiliriz. En çok korktukları şey bu. Kabusları bu. Bu yüzden genç-yaşlı herkese hazza dayalı hormonal bir hayatı dayatıyor veya buna özendiriyorlar, ellerindeki bütün araçlarla. Aslında özendirmekle dayatmak arasındaki farkın da bir önemi kalmıyor. Hedefsiz, amaçsız, şahsiyetsiz, hissiz, duyarsız, haz için yaşayan yaratıklara benziyoruz veya benzemeye başlıyoruz. Tüm dünyayı bu yaratıklarla doldurmak için gösterilen çaba muazzam. "Topraktan değil sanki betondan yaratılmış modern insan" ve bu yüzden bitmiyor sorunları. Sürekli yönlendirilmenin verdiği büyüyememe hastalığı yüzünden olsa gerek, kendisini sadece terapi merkezlerinde, para karşılığı dinletebiliyor. Zira insanın sözünün dinlenmesi bir olgunluk esamesidir. Olgunluk ise bu haz sisteminin en büyük düşmanı. Etrafınıza bakıp da 40-50 yaşl

Gelişiyoruz (!)

(27 Aralık 2007) Alkollü içki tüketiminde Rusya'dan sonra dünya ikincisi olmamızın ardından şimdi de malum "çocuk pornosu" haberleri çıktı. Son "testis" muhabbeti de cabası. İçki, sigara, uyuşturucu ve benzeri bilumum hastalıklara başlama yaşının 5-6 lara inmesi; şiddet, paranoya ve nefretin toplum şahsiyetini oluşturmaya başlaması... Aslında bunları buraya yazarak da eleştireceğim şeyin aynısını yapıyor gibi olacağım ama "yazmasam çatlayacaktım". Mutlaka dikkatinizden kaçmamıştır; son 5-10 yıllık dönemde, adı geçen illetlerle ilgili haberler, bir kısım medya tarafından çok yoğun bir şekilde veriliyor. Hele bazı dönemlerde her gün haber programlarının yarısında kriz geçiren uyuşturucu bağımlıları, komaya giren alkolikler, sarhoş şoförler, tecavüzcüler, her çeşit katiller gösterilmekte ve insanlar güya bunlara karşı "bilinç"lendirilmektedir. Aklı başında her insan, bu tarz haberlerin toplumu yönlendirmekten, insanları o şeye teşvik etme

Bari Biz Karıştırmayalım!

Resim
Aralık 2007 Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz caminin adı Kubbetüs-Sahra. Maalesef bizde yaygın olarak Mescid-i Aksa ile karıştırılıyor. Hem de dini yayın organlarında bile yapılıyor bu. En son geçen gün Meltem TVdeki Diyalog programının sunucusu da yapınca e yuh dedim ve paylaşmak istedim. Sanırım bu durum, Kubbetüssahra'nın daha "fotojenik" olmasından kaynaklanıyor. Detay isteyenler arama motorlarına yazarak bilgi edinebilir. Burayı anisklopedik bilgilerle doldurmak istemiyorum. Bilgiye bir şekilde ulaşabiliyoruz ama bir bakış açısı geliştirmek bazen bir ömür sürüyor. Kübbetüs-Sahra veya Hz. Ömer Camii. Emeviler zamanında yapılan bir camidir.  Mescid-i Aksa Camii ise aşağıdaki. Yani Kübbetüs-Sahra'nın hemen önündeki cami.

Vicdanî Retçiler-Vicdansız Retçiler*

Resim
Askerlik bence gerekli bir müessesedir. Burada eleştirdiğimiz şey toplumun bazı konulardaki (aslında çoğu konudaki) ikircikli tavrı, başka değil. Samimi olmayan bir toplumun başına da samimi olmayan insanlar gelir işte. Askere gidip gitmeme konusunun kişilerin iradesine bırakılması, tartışılabilir bir konu tabi ki ama burada asıl vurgulamak istediğimiz şey başka. Sözü fazla uzatmadan yazımızı sunuyoruz. (28 Eylül 2006) İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde TCK m.155'deki "halkı askerlikten soğutma" suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza Kanunu m.58'de düzenlenen "milli mukavemeti kırma" fiiline dayanılarak tutuklanması ile birlikte ülkenin siyasal gündemine "vicdani ret" kavramı ilk kez girmiş oldu. Aslında daha öncesi de var ama bunlara değinmek istemiyorum. Keza AİHM’de açılan dava ve sonucuna da değinmeyeceğim. Çünkü asıl anlatmak istediğim başka şeyler var. İlk defa ben dile getirmiyor

Sadece kirletiyoruz

Resim
(21 Ağustos 2006) Hafta sonu Ankara-Çamlıdere'ye iki günlük bir geziye gittik, ailem ve dayılarımın ailesiyle. Güzel oldu, en sıcak günlerde en serin yerlerden birindeydik. Hava da iyi yakıyor bu arada. Neyse gittik piknik yerine, yaptık pikniğimizi, gezdik dağlarda, Kızılderililer gibi şarkılar söyledik kardeşim ve küçük dayı oğluyla... Sonra iş temizliğe geldi. Aman Allah'ım, aman Allahım! İnanmayacaksınız ama çocuk bezi, tomarla kağıt, ped, rakı şişeleri... aklınıza gelen gelmeyen bilumum cam, kağıt, plastik ve hatta metal envanter... Beş kişi dağın başındaki çamlar arasındaki koca piknik alanının 500 metrekaresini yarım saatte temizleyemedik. Yahu dağın başı, arabasına değer veren hiç kimse oraya gitmez. Zaten oranın varlığını bilenlerin sayısı da 100'ü geçmez belki. Ama gel gör ki... Yav bitmiş jöle kutusu arkadaş yav. Kilot! Allah seni ıslah etsin, ne zannediyorsun orayı, çamaşırhane mi?! Havlular... Topladık yaktık bi güzel, ama diğer yerler kaldı. Tamam bi

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler